Huzurlu yaşam sanatı
Urla’nın turistik olmayan ve harika bir sessizliğin içinde konumlanan güzel köylerinden birinde, Bener Ömür Yılmazer’in evindeyiz. Kattze markasının kurucu ortaklarından olan ev sahibi, adeta kendine dingin bir vaha yaratmış. Hemen ger detayı sanatla iç içe…
“Her İstanbullu gibi arkadaş toplantılarında “Ege’de bir köy evi” cümleleri kuruyordum. Yedi sene önce, işlerden bunaldığım bir gün tesadüfen internette bulup almaya karar verdim. Denize yakın olmaması, sakin ve medeni bir köy olması, organik tarımı destekleyen bir kooperatifinin olması, havalimanına yakınlığı gibi kriterlerimin hepsini karşılıyordu. Gelip gördüğümde daha da sevdim, sessizliği, yüksekte bir köy olması ve temiz havası beni gerçekten etkiledi ve sahip olmak istedim. Bir gün gelir yerleşirim diye hiç düşünmemiştim. Aldıktan iki yıl sonra tamamen yaptırmıştım, tatillerde, boş zamanlarda üç beş günlüğüne geliyordum. Ancak geçen yıl pandeminin de etkisiyle tamamen yerleştim. Ara ara işler sebebiyle İstanbul’a gidip gelsem de tam zamanlı buradayım artık.
Üniversiteyi 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde okudum, ailem İzmir’de yaşıyor. Ege benim için yaşanacak en güzel coğrafya diyebilirim. O yüzden hep buralara geri dönme planım vardı ancak bu kadar hızlı olmasını beklemiyordum.” Katzze markasının kurucu ortağı Bener Ömür Yılmazer, bu güzel evin hikayesini tam da bir masal gibi anlatıyor. Bahçe kapısından girdiğinizde sessizliğine hayran olduğumuz, cool ama samimi atmosferi hemen hissediyorsunuz. Ev sahibinin sıcaklığıyla birebir örtüşen bir dekorasyona sahip burası. Her detay, ev sahibinin eliyle seçilmiş. Bu kendine özgü tavrı, herhangi bir stile bağlı değil aslında. “Sade, maskülen ve rahat olmasına dikkat ettim. Bir kafa dinleme evi olmalıydı, lüzumsuz eşya ile doldurmak yerine camları büyük tutarak dış mekandaki doğayı eve ait bir eleman haline getirmeyi tercih ettim. Bütün pencereler buna göre tavandan tabana yapıldı. Bu şekilde evin dışındaki doğa evin bir parçası haline geldi. Yüksek tavan, sadelik, az eşya, göz yormayan detaylar, gün ışığıyla barışık olması ve özellikle brüt beton. Küçük de olsa bir bahçe. Bence bir evin daha fazlasına ihtiyacı olmamalı diye düşünüyorum.”
Pandemi bize evden çalışılabileceğini öğretti. Elbette birlikte çalışmanın da tadı başka ama uzaktan da işler gayet ilerleyebiliyormuş. Evde olunca zamanın bana kalması en büyük lüks. Trafikte kaybedilmeyen saatler, işe gitmek için hazırlanmalar olmayınca iş daha verimli hale geldi hepimize. ”Kendime bir de çalışma bölümü yapınca sanki evde değilmişim hissi de gayet iyi geliyor. Sonuçta işle, işin stresiyle evi de kirletmek istemem, o yüzden ayrı odalar, bölümler bunun için de bir çözüm oldu.” Evin kalbi mutfak alanı. Ev sahibi, yeni tarifler denemeyi ve yeni tatlar uydurmayı sevdiği için mutfağı çok kullanıyor. Geniş ve ferah olduğu için de uzun oturmaların yanında bazen çalışmak için de ideal bir alan. Arkadaşların mutfakta ağırlıyor, anneannesinden kalma masada uzun yemekler, uzun sohbetler… “Bakınca mutfakta epey vakit geçiriyorum. Hem de en iyi dedikodu mutfakta yapılandır!”
2016 yılında aldığı evinin yapımı bir yıl içinde tamamlanmış. Ev, 135 metrakarelik bir alan içinde üç oda, mutfak, banyo ve salondan oluşuyor. Aydınlık ve iki katlı sade bir mimari yapısı var. Bu evin daha önceki sahibi yalnız yaşıyormuş. Onun vefatından sonra ev, epey bir süre boş kalmış. “Bu evi aldığımda yaşanacak durumda olmayan, yarısı yıkılmış bir yığma taş bir binaydı. Ev tamamen yıkıldı, taşları temizlenip bir kış boyunca depoda bekledi, inşaatın son aşamasında tekrar binaya giydirildi. Ayrıca ana binanın yanındaki ahır yıkılıp brüt betonla tekrar inşa edilip mutfak olarak tasarlandı. Brüt beton duvarları aynı zamanda banyoda ve salon duvarlarının bir kısmında da kullandım. Duvarların bir kısmı sıva olarak kaldı, bir kısmı beyaza boyandı.” Evin orijinal halinde tuvalet evden bağımsız bahçeden ulaşılabilen bir köy tuvaleti şeklinde bahçenin arkasında yer alıyormuş, bu düzenekte değiştirilerek evin içine dahil edilmiş. Evin mimarı ise Onurcan Çakır.
“Başından beri istediğim yarı ham, maskülen, detaylara boğulmamış ve yer yer primitif olmasını istediğim evi kağıda döktü, mimari projesi ve teknik çözümlemeleri ile çok zevkli bir inşaat süreci yaşadım.” Bahçeye meyve ağaçları ancak bu yaz dikilmiş, birkaç yıl sonra meyve vermek üzere. “Çim dikmedim, sevmiyorum. Ayrıca bu kadar su sıkıntısının olduğu bir coğrafyada ve sıcak iklimde sürekli su ve enerji isteyen bahçe çimleri dikerek, manikürlenmiş bir bahçeye sahip olmak bana doğal olandan uzak, kibirli bir tavır gibi geliyor. Bahçeyi de evin kendisi gibi ham, çok oynanmamış vahşi haliyle seviyorum. Bu sene sadece susuzluğa dayanıklı adaçayları ve lavantalar diktim sonuç gayet başarılıydı bütün yaz arılar bu bahçede gezdi, onları izlemek çok güzeldi. Bahçede her mevsim yabani otların çıkmasını seviyorum. Ayrıca bu bahçede dünyanın en lezzetli semizotları kendi kendine yetişiyor, bu da evin bir hediyesi diyebilirim. Bahçedeki tandırı tamir ettirdim, bu kış tandırda ekmek pişirmek en büyük isteğim.”
Brüt betonun bu kirli ve ham halini çok keyifli. Sırf onu daha çok görebilmek için mutfak alanında duvarlara dolap yaptırılmamış. Alt raflar bütün her şeyi saklamaya yetiyor. Dolaba bakmak yerine boş duvara bakmak daha güzel diyor Bener Ömür Yılmazer. “Tabii bu kadar rahat davranmamın bir sebebi de buzdolabı dahil tüm fazlalıkları depolayabildiğim bir dolap odasına sahip olmam.” Mutfak ve banyo brüt betonla inşa edilmiş, bu sayede mekan içinde kontrast sağlamaya çalışılmış. Ve bu kontrast evin diğer enstrümanlarıyla birleşince yormayan, mekan içinde organik geçişler sağlayan dinlendirici bir hava yakalamaya yardımcı olmuş. Yerdeki beyaz ahşapları inşaatta kullanılan iskele tahtalarından ve kimyasal işlem görmemiş gürgen ağaçlarından seçmişler ve beyaz renge boyatmışlar. Tamamen doğal ve kimyasala maruz kalmayan bir yer döşemesi olduğu için zeminden kimyasal solunmuyor böylece. Ayrıca beyaz rengi evi daha aydınlık gösteriyor ve genişlik hissini artırıyor.
Fotoğraf EMRE ÖNERMECİ
Hazırlayan GÖKÇE KARAMAN ÖNEMCİ