Kendi iç denizinize açılan kapı
Deniz Ceylan, Sjórinn Istanbul’un yaratıcısı. Meditasyonla zenginleşen hayatı, akıp giden yaşam içinde kendine ayırması gerektiğini düşündüğü anları ve mental anlamda dingin bakış açısını Sjórinn’de bir araya getiriyor ve tasarladığı minderlerinin yanı sıra ruha iyi gelen her detayı paylaşıma açıyor.
Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Merhaba, ben Deniz. Sjórinn Istanbul’un kurucusu ve tasarımcısıyım. Uzun yıllar farklı sektörlerden birçok yerli/yabancı markanın iletişim ve proje süreçlerini yönettim, hala bu alanda danışmanlık vermeye devam ediyorum. Hayalim, çocukluğuma dair nefesimi kesen, bana ışık tutan, eşsiz anılarımı içinde barındıran bir marka yaratıp, bunu güzel ruhlara sahip insanlarla, sevgi dolu bir enerjiyle paylaşmak ve bunu içimde her geçen gün büyütmekti.
Sjorinn’in nasıl bir hikayesi var? Böyle bir marka fikri nasıl oluştu ve gelişti?
Uzun yıllar Halkla İlişkiler sektöründe farklı markaların iletişim süreçleri konusunda çalışırken onların hikayelerine ortak olmak bana hep kendi markamın hayallerinin kapısını araladı. Pandemi öncesi hiç birimizin kendimize ayırabilecek özel zamanı/alanı ne yazık ki yoktu. İş ve ev arasında sıkışan, hayatın akışında hiçbir güzelliği görmeden sürüklenen yaşamlardaydık. Hayat tam da böyle akıp giderken, biraz durmak istedim. Gerçekten ben ne istiyorum ve bu yoğun tempodaki insanların neye ihtiyacı var diye düşündüğümde aslında hepimizin kendine ait özel bir alanı olması gerektiğinin farkına vardım. Bu süreçte meditasyonla tanıştım. Kendi iç denizimde kendimle ilgili birçok yeni dönüşüme kucak açarken, aslında dünyadaki değişimin de ancak kendi içimizden başlayabileceğine inandım. Ve bunu insanların hayatlarına nasıl entegre ederim diye düşündüğümde minderler ortaya çıktı.
Sjorinn ne demek? Markanızın isim hikayesi nedir?
Sjórinn’in (Siyorin olarak okunuyor) anlamı İzlandaca, “deniz” demek. Kendi iç denizimde yaşadığım tüm duygu ve düşünceler, hayata geçirdiğim bu markada olsun istedim. Neden İzlandaca diye sorarsanız; doğduğum gün aileme babamın Karadeniz’de eşine ender rastlanan kocaman bir balık (morina balığı) tutmasıyla büyük bir hediye vermişim. İsmim bu yüzden Deniz, balıktan eve döndüğünde de denizde olsun diye… Doğduğum gün bütünleştiğim, beni cesaretlendiren bu büyük balık, hikayemdeki pusulam. Dünyanın en büyük balıkları olarak bilinen balinaların bu yolculuğumda bana rehberlik etmesini istedim. Balinaların başkenti olarak tanımlanan bölge İzlanda… Kendi farkındalık yolculuğum da babamı kaybettikten sonra başladı. Sjórinn ve onun bir kuyruğun peşindeki hikâyesi, kendi hikayeme ortak oldu. Bu hikâyeye doğdum topraklardan da doğal bir ürün eklemek istedim. Yüzmeyi ilk öğrendiğim, eşsiz renkteki yeşille mavinin buluştuğu bir Karadeniz koyundan aldığım doğal deniz kumu taneciklerini minderlere ekleyerek, tüm bu denizde başlayan hikayemle, meditasyon pratiğinizde somut dünya ile aranızdaki bağ olmak istedim.
Sadece ürünlerini kullanabileceğimiz bir markadan çok daha fazlası Sjorinn; blog, öneriler, ürünler… Neler bulabiliriz?
Aslında Sjórinn’le oluşturmak istediğim tam da şu: Günlük rutinde yer verilen meditasyon pratiği; zengin bir iyileştirici ve dönüştürücü güce sahip. Bu yüzden meditasyonun sağladığı faydalardan yararlanmak için pratiğinizdeki istikrar ve düzenin büyük önem taşıdığını anlatmaya çalışıyorum. Pratiğinizi bir rutin haline dönüştürmek istiyorsanız, kendi farkındalığınızla özgürleşebildiğiniz, zihninizi, bedeninizi ve ruhunuzu iyileştirebildiğiniz, kendinize ait, özel konfor alanınızı yaratmanızı öneriyorum. Sizi davet eden, özel bir alan yaratmanız, teşvik edici olabilir. Hatta günün en keyifli anına, kaçmak yerine iple çektiğiniz bir aralığa dönüşebilir. Ayrıca; tasarladığımız ürünlerle ya da yazdığım, paylaştığım içeriklerle birçok insana ilham olurken, aynı zamanda meditasyon pratiğini ve farkındalığını deneyimlemeleri için de cesaretlendirmek istiyorum!
Doğaya hassasiyeti yüksek bir marka yaratmışsınız. Bu konunun detaylarını sizden dinleyebilir miyiz?
Gerçek hikayeleri olan, insanlar için gerçek ürünlere inanıyorum. Dikkatli ve bilinçli tüketimi, yaşam tarzına entegre eden bir nesle hizmet etmeyi hedefliyorum. Yani aslında dünya hepimize biraz kırgın ve onu iyileştirmek hepimizin görevi. Daha az tüketen, gerçekten sadece ihtiyacı kadarını alma/tüketme farkındalığıyla müşterilerime hizmet ediyorum. Benden ikinci ya da üçüncü minderini almak isteyenler var ve gerçekten soruyorum “Siz zaten satın aldınız, bir ikinciye gerçekten ihtiyacınız var mı?”
Ürünlerinizin malzeme ve tasarım sürecinde, yaşadığımız çevreye nasıl bir uyumu var?
Hepimizin doğada ‘bir ve eşsiz’ olduğuna inanıyor ve doğanın, insan eliyle oluşturulan her şeyin aslında gerçek ilham kaynağı olduğunu biliyorum. Bu anlamda temel motivasyon kaynağım; doğal, bitki bazlı ve sürdürülebilir geri dönüşümü destekleyen malzemeler kullanmak. Yüksek performans odağıyla geliştirilen ürünlerimin temelinde rahatlığı sağlayacak olan kaliteli, uzun ömürlü ve doğal malzemeler kullandık. Bu süreçte hepimiz doğayla bir olduğu, ürettiğimiz her şeyde doğanın ve doğal olanın etkisini hissetmeye özen gösterdik.
Markanın mental anlamda destekleyici bir yönü var. Bu bakış açısının sebebini anlatır mısınız?
Kullanıcı ya da takipçilerime sadeleşmenin tam da bir son durak değil, bir yolculuk olduğunu anlamalarını fark etmelerini arzu ediyorum. Bu anlamda da sakinleştiren, enerji veren, canlandıran, arındıran ve mutluluk barındıran unutulmaz alanlar yaratmaları ve kalpleriyle, hisleriyle ruhlarıyla olan bağı güçlendirmeleri için ilham olmak istiyorum. Hepimizin biraz yavaşlayıp, kendimizi, çevremizi, içinde yaşadığımız dünyayı sarıp sarmalamaya ihtiyacı var.
Meditasyon ve farkındalık, sizin hayatınızın neresinde?
Bunu bir benzetmeyle anlatmayı gerçekten çok seviyorum. Biz meditasyon minderlerimle birlikte bir balinanın sırtında, bulutların peşinde bir yolculuğa çıktık. Bu, görselleştirme olarak da düşüncelerimde hep bu şekilde. An’ın akışında farkındalıkla, şefkatle ve sevgiyle; paylaştığımız, keşfettiğimiz, şükrettiğimiz, ürettiğimiz, hissettiğimiz, güçlü bağlar kurarak cesaretlendiğimiz bir yolda ilerlerken, birlikte büyüyoruz. Her yeni güne minderlerimin üzerinde ‘günaydın’ diyorum. Bu pratiğime sabah rutinimde yer vermek benim hayatımda inanılmaz bir iyileşme ve kendime mucizevi bir dönüşüm yarattı. Ama yine de hep söylüyorum; hayatın her anı aslında bir meditasyon, önemli olan mindere oturuyor olmak değil. ‘An’ da olduğunu fark etmek, bu fasulye ayıklarken de böyle, eşsiz bir manzarayı izlerken de öyle. Orada, o anda olmak.
“DENIZ”IN, ÖZGÜRLÜĞÜ HUZURA KAVUŞTURAN DERIN MAVILIĞI, ONUN COŞKULU VE BERRAK FORMU, DALGALARININ SAKINLEŞTIRICI SESI VE “BALINA”; DERINLERDEKI HAYATLARI, HAYRANLIK UYANDIRICI DENGELERI VE NEFES AKIŞLARI EN BÜYÜK ILHAM KAYNAĞIM.”
Tasarımların yaratım sürecinde size ilham veren detaylar neler?
“Deniz”in, özgürlüğü huzura kavuşturan derin maviliği, onun coşkulu ve berrak formu, dalgalarının sakinleştirici sesi ve “Balina”; derinlerdeki hayatları, hayranlık uyandırıcı dengeleri ve nefes akışları en büyük ilham kaynağım…
Yakın zamanda Sjorinn markası içinde karşılaşacağımız yenilikler var mı?
Hali hazırda minderlerin dışında alanda ihtiyaç duyulabilecek ürünleri eklemeye başladım. Yine kendi doğduğum topraklarda üretimini yaptığımız yer sehpalarımız var. La-Fabrika for Sjorinn olarak birlikte hayal etmenin ve üretmenin gücüne inanarak seramik tütsülük, bardak ve mumluklar ürettik. Ayrıca Visual Artist, İllüstratör, Muralist Gamze Yalçın’la “Olduğun kişi olmakta özgürsün!” diyerek tasarladığımız “Self Love” kartlarımız var. Temmuz ayı içinde lanse edeceğim yine Gamze Yalçın ile desenlerini çalıştığımız outdoor, kolay taşınabilir matlarımızın hazırlığındayım.
Hazırlayan GÖKÇE KARAMAN ÖNEMCİ