Hayallerinin ve haz almanın peşindeki Ma-Ra
Seramik Sanatçısı Mara Gülerşen, eşsiz ruhu ve masalsı hayal gücüyle, tasarladıklarıyla yakından tanımamız gereken biri. Özellikle aralık ayı başında Galeri Bu’da büyük ilgiyle karşılanan aydınlatma tasarımları sergisi “Çamur” ile dekorasyon ile sanatı kusursuzluk içinde bir araya getirdi. Onunla çok keyifli ve ilham verici bir sohbette buluştuk.
Mara nasıl biri?
Özgür ruhlu, ailesine ve dostlarına düşkün, en büyük sanatın hayatı yaşama sanatı olduğuna inanan, ruhsal anlamda her daim kendi üzerinde çalışan, çamurla aşka düşmüş, yarattığı eserlerle aşkını ve farkındalıklarını anlatmaya, paylaşmaya çalışan bir kadın.
Seramikle yolunuz nasıl kesişti?
Seramikle yolum çok genç yaşlarda yurt dışında kesişti. Doğru öğretmenin insanın hayatındaki önemi o kadar büyük ki… Türkiye’ye döndüğümde çamur aşkı içime öylesine işlemiş ki ilk işim farklı atölyeleri adım adım keşfetmek oldu. Süreç içinde çok değerli usta, zanaatkar ve sanatçılarla çalışma ayrıcalığım oldu.
Seramik, el yapımı ve sanat sizde nasıl bir araya geliyor?
İlk senelerimde ‘seramik’ yaptım. Farklı teknikler öğrendim, uyguladım. Ancak spiritüel yolculuğumun başlamasıyla içimdeki soyut hisler çamurun vesile oluşuyla somutlaştığında işte o zaman mucizevi bir dönüşüm hissettim ürettiklerimde, yarattıklarımda… Çamurun şifasına şahit oldum. Ardından gelen dayanılmaz bir paylaşma içgüdüsü beni öğretmenliğe adım adım götürdü. Yüzlerce her yaştan kişiye senelerce çamurla olan aşkımı, iletişimi anlatmaya çalıştım.
Çalışmalarınızın sizce genel bir çizgisi, rengi, hissi var mı imza olarak düşünebileceğiniz?
Renklerle yaşamayı çok seven, rengin terapisine, içsel çağrısına inanan biriyim. Dönemsel, ihtiyaca göre büründüğüm renklerim olur. Çok uzun dönemler seramiklerimde mavi ve yeşilin bronzlarla buluştuğu tonları kullandım. Form olarak ağaç göz el kadın tüy kuş vazgeçilmezlerimdir. Birçok hastane, fabrika, otel ev duvarlarında bu form ve renklerle duvar panoları gerçekleştirdim. Son koleksiyonum siyah/beyaz ve rakunun eşsiz renkleriyle şekillendi. Bana atılan tohumları, dönüşümü hatırlatan yuvarlak formlarla oluşan yeni aydınlatma koleksiyonum sanırım bir imza niteliğinde.
Sizce hikayeniz ne zaman başladı?
Hikayem 12 Aralık 2000 yılında Şeb-i Aruz’a katılmak için gittiğim bir Konya gezisinde başladı. Bir dostumla birlikte büyük firmalara takı tasarlıyorduk. Ancak çamuru çok özlüyordum. O seyahatte mekanın yüksek enerjisiyle büyük kararlarla döndüm evime… Çamura geri dönme ve her ne diyorsam çocuklarla çalışma kararı… Üç ay sonra çamurla tekrardan buluşmuş, işimi kapatmış ve 30 çocuğa ders verirken buldum kendimi… Hikaye işte o anlarda başladı.
Özellikle aydınlatmalarınızdan bahsetmek istiyorum. Neden aydınlatma tasarlamak?
İnsan bazen neyi neden yaptığını sonradan anlar, ruh öndedir insan olma hali sonradan gelir ya…Tam da öyle oldu. Pandemiden hemen önce 15 yıllık atölyemi derslere son verme ve kendim üretme kararıyla kapatıp evimdeki atölyeyi hazırlamıştım. Tam istediğim gibi ışıl ışıl bir atölye olmuştu ve küreleri yapmaya başlamıştım. Derken kızım hamile olduğunu açıkladı ve ertesi gün yurtça evlere kapandık. Ve içinde her duyguyu barındıran bir süreç başladı ailece şu an 1 yaşında olan torunumuzu beklerken… O günler yaşanırken akışta tek tek, yavaş yavaş her evrede bir aydınlatma doğdu süreci aydınlatırcasına ve devam etti. Karanlıkla ışığı buluşturan bir yolculuktu sanki yaşanan. Çamurun büyüsüyle…
Aralık ayındaki Haz isimli serginizden konuşalım mı biraz da?
Bu sürece şahit olan ve beni sergi açmaya motive eden sevgili sanat yönetmeni dostum Moshe Aelyon ve harika ekibiyle gerçekleşen sergi 55 eseri içinde barındırıyor. Sergi çok sevdiğim ve nefes aldığımı hissettiğim Galata’da Bu Galeri de sergilendi.
“MARA FARK ETTİKLERİYLE HER GÜN EVRİLİYOR VE BİR ÜST VERSİYONU İÇİN KENDİYLE HİÇ VAZGEÇMEDEN İNANÇLA ÇALIŞIYOR. FARK ETTİKLERİNİ DE SANAT YOLUYLA PAYLAŞMAYA DEVAM EDİYOR… BAKALIM GELECEKTE NELER FARK EDECEK; AZ SONRA…”
Neden “Haz”?
İsim ararken, gördüğümde heyecanlandığım, mucizevi bulduğum ışık huzmeleri geldi aklıma. Farklı lisanlardaki karşılığına baktığımda İspanyolca da “Haz de luz” olduğunu gördüm ve çok sevdim. Haz Türkçe karşılığıyla da harika bir kelime… Ma ay tanrıçası, Ra güneş tanrısı; Haz ise Ma ve Ra’nın buluştuğu anlar… Haz’la… Haz’da…
Pandemi dönemindeki çalışmalarınızın bir sergisi bu. Pandemi dönemini nasıl değerlendirdiniz bir sanatçı olarak?
Pandemi dönemi benim için sanatsal olarak çok verimli geçti. Hemen hemen her gün (online) ruhsal anlamda ihtiyacı olan tanımadığım kişilere seramik dersi verdim. Çok güzel insanlar tanıdım. Atölyem evimin bahçesinde olduğu için sokağa çıkamasak da ben atölyemde her gün çalışma fırsatı buldum. Atölyemde yaktığım kuzinem, müziğim, ayak ucumda köpeğimiz Lion, ışık huzmeleri ve çamurumla büyük bir şükürle…
Hazırlayan GÖKÇE KARAMAN ÖNEMCİ