Her biri kendine has mimari öyküler
2012 yılından bu yana Cemal Mimarlık proje üretmeye devam ediyor. Mimari ve iç mimari alanda sayısız projeniz var. Cemal Mimarlık’ın hikayesini sizden dinleyebilir miyiz?
2012 yılının son aylarıydı. Çalıştığımız yerlerde artık kendi kendimize kendi işimizi yaptığımızı fark edip şirketimizi kurmaya karar verdik, bir iç mimar arkadaşımla. Bebek’te başka bir mimar arkadaşımızla beraber paylaştığımız küçük ofiste ilk projelerimizi yapmaya başladık. İlk zamanlar için öyle şahane işler yaptık, çok güzel paralar kazandık, harikayız, süperiz demek isterdim ama hiç öyle gül bahçesinde geçmedi hayatımız. İlk yılın sonunda yalnız çalışmaya devam etmek zorunda kaldım. İş bölümü yok, her şeyi kendin yapacaksın ki çok şükür alışığım yardım almadan her şeyi kendim yapmaya. Bu arada iyi bir şey olduğu için söylemiyorum, aksine inanılmaz yorucu bir süreçti. Yaklaşık 4-5 yıl bu şekilde geçti. Elbette iyi işler yaptık ancak keyfini sürecek enerjimiz çok da olmadı desem yeridir. Alışma ve öğrenme süreci diyoruz. Kendi işinizin sahibi olmanın bazı artıları olduğu gibi bazı eksileri de oluyor ancak yeniden aynı şeyi yapar mısın diye sorsanız çok ufak değişiklikler olsun isterim ama kesinlikle yaparım derim. Mesleğinizi veya yaptığınız işi sevdiğiniz zaman bunlar güzel tatlar ve tatmin oluşları var kesinlikle. İşi tümüyle öğrendiğim ve idare edebildiğim süreç geldiğinde bir adım geri çekilip biraz dinlenip ne güzel şeyler yapıyoruz dediğim zaman gelmiş oldu. Son dört yıldır da Beyoğlu Cihangir’deki ofisimizde projeler üretmeye devam ediyoruz. Pandemi sürecinde biraz zorlansak da tüm dünya gibi, yine çok güzel işler çıkardığımızı düşünüyorum.
Ev, restoran, cafe, ofis… Hazırladığınız projelerin ortak paydaları var mı? Yani özellikle tercih ettiğiniz imza bir dokunuş?
Söyleyeceklerim ortak bir payda oluyor mu bilmiyorum. Ancak projelerimizde birkaç öne çıkan nokta olduğunu biliyorum. Çok renk karıştırmayı seviyor da olsam mutlaka ana vurguda bir renk seçiyorum. Hatta tüm mekânı aynı renk yaptığımız da olmuştur. Bitkiler ve bazı doğal yüzeyler bazen tamamlanmamış gibi görünse de yaşanılır ve yaşanmışlık hissi verdiği için kullanmaya özen gösteriyorum. Sanıyorum bunlar imza dokunuşlar diyebiliriz.
Sadece mimari ve iç mimari hizmet vermenin ötesinde çalıştığınız projelere özel ürünler tasarlıyor ve üretiyorsunuz. İşin bir de bu tarafında var olmanın nasıl bir artısı var?
Bazen hiç yapılmamışı, en özelini veya projeye has olacak şeyi bulmaya çalışırken kaybolabilirsiniz ancak bulmaya çalıştığınız bu zamanı o ürünün tasarımına ve üretimine harcadığınız zaman
hem özeli hem güzeli hem de projeye has olacak şeyi ortaya çıkarmış oluyorsunuz. Biz de yapabildiğimizin en iyisini yapıyoruz; her zaman ve mutlaka projelerimizde kendi ürettiğimiz kendi tasarladığımız kendi fikrimiz olan ürünlere yer veriyoruz. Elbette bahsettiğim kadar kolay bir süreç değil ancak severek hatta çok severek yapıyoruz. Bunları yapabiliyor olduğunu bu kadar kolay söylemek için de eskilerin tabir ettiği gibi biraz pişmek gerekiyor.
Her mekânın bir dili olması gerektiğini düşünenlerdensiniz. Mekânın dilini güçlendirmenin sizce nasıl adımları var?
Mimari ve iç mimari alanda bunlar çok farklı süreçler aslında ancak bizim de çok daha fazla çalıştığımız ve herkesin çok daha fazla bilgiye sahip olmak istediği iç mimari alan için birkaç şey söyleyebilirim. Mekânın dilinden bahsetmek için önce o mekânın yaşı, ışığı, mimari tarzı, konumu, hava akımı gibi birçok özelliğini incelemek gerekiyor. Bazı mekanlar belki tertemiz yeni yapılmış fotoğraflarda süper görünüyor ama içindeyken kendinizi iyi hissetmiyorsunuz ya işte tam olarak ondan bahsediyorum. Çok dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum.
Proje üzerinde çalışırken her zaman için farklı müşterilerin farklı ihtiyaçları söz konusu. Peki, ortak istek ve ihtiyaçlarından bahsetmenizi istesek, bize neler söyleyebilirsiniz?
Bu konu biraz müşteri odaklı gibi görünse de aslında pandemi öncesinde biraz piyasa odaklıydı yani moda olduğu için yapılması istenen binlerce şey söyleyebilirim. İşin enteresanı bazen hiçbir fonksiyonu olmayan bir şey için bile böyle bir şeye ihtiyacımız var denebiliyor. Projelerimizde özellikle bu konuda çok değişik talepler geldiği için çok dikkate almadan iç mimari olarak en uygun şekilde o mekânı kullanacak kişi veya kişilerin fizyolojik ve psikolojik durumlarını da düşünerek bazı kararlar alıp tasarımlar yapıyorduk. Pandemi ile insanların yaşadıkları alanlara olan ilgisi ve algının artması sebebiyle bu konuda istemeyerek de olsa bilinçlendiler. Evin içerisindeyken dışarıyla olan iletişim çok önemli hale geldi. Evin içine giren ışığın eşit dağılması ve aydınlatma yine önemli ihtiyaç ve isteklerin başında geliyor. Birçok farklı hissiyata
ve ihtiyaca yönelik alan yaratmak da ortak bir payda haline geldi.
Son yılların yaşam alanlarını kurgularken pandemi etkisiyle hangi değişenler üzerinde duruyorsunuz?
Eskiden yapılan projelerde müşterinin talepleri doğrultusunda bütün alanları en verimli şekilde kullanmak günlük yaşamı kolaylaştırmak özellikle metropol hayatındaki hıza yetişebilecek şeyler yapılıyordu. Şimdi biraz daha rahatlık, biraz daha tadını çıkarma, biraz daha iyi hissetme ön planda ve ne derler, nasıl yaparım, nasıl yetişirim sorularının cevabını vermeden iyi bir şeyler olsun deniyor. Kullanılmayan, şurası da çok boş kaldı diyerek yapılan şeyler artık yapılmıyor, bırakalım boş kalsın çocuklar için koşturma alanı veya şurası da spor yapacağım alan deniyor. Yani bazen çok renkli çok karışık gibi görünse de kendi içinde
mutlaka işlevselliğini koruyan şeyler yapılıyor ve isteniyor. Biz de projelerimizde bunlara dikkat ediyoruz. Yani hiç oturmadığımız bir koltuğu evimizde orası da boş kalmasın diyerek koymuyoruz.
Yaşam alanlarında uygulamaktan en keyif aldığınız stil hangisi?
Aslında fotoğrafta baktığımda sevdiğim boşluk ve temizlik hissi, yani minimalist bir stil derim. Ancak bir yaşam alanı için fazla boş olduğunu düşünüyorum içine girdiğim zaman, dolayısıyla biraz daha renk, doku, obje ve mobilya işin içine giriyor. Tam olarak şu diyemiyorum ama modern eklektik ve modern bohem diyebiliriz.
Değişen dünya ihtiyaçlarıyla sürdürülebilirlik her alanda ön planda. İç mimari ve mimari alanda projelerinizde sürdürülebilirliğin hangi izlerini görebiliriz?
Türkiye şartlarında sürdürülebilir olma halinden neredeyse birçok sektörde söz edemiyoruz. Ve tabi ki Türkiye şartlarında mimari alanda da sürdürülebilirlikten henüz söz edebiliyor değiliz çünkü böyle yapıların maalesef ülke politikası sebebiyle uygulamaları çok çok maliyetli olmakta. İç mimari alanda ise elimizden geldiğince geri dönüşümü yapılabilecek malzemeleri tercih ediyoruz. Genel olarak kendi tasarladığımız ürünlerde ise uzun süre kullanıma uygun, renovasyonu ya da restorasyonu yapılabilecek malzemeleri tercih edip, üretiyoruz.
Hazırlayan GÖKÇE KARAMAN ÖNEMCİ