Renklerin tasarladığı bir hayat: Francesco FAVARETTO
Canlı, genç, dinamik ve pozitif bir ruh. İtalyan bakış açısıyla çevrelediği estetik algısı yüksek bir hayata sahip. Francesco Favaretto’nun evi İtalya’nın Padova şehrinde 150 metrekarelik bir iç alan ve 100 metrekarelik dış alana sahip. İlk bakışta nokta atışı bir dekorasyona ve “olması gerektiği kadar” gibi görünen bir yerleşimi var.
Nasıl bir ev hayatın var? Günün nasıl geçiyor?
Ev hayatım gerçekten sessiz. Çalar saatim sabahın çok erken saatlerinde çalar. Bu yüzden hızlı bir kahvaltıdan (yani sadece bir kahve) sonra stüdyoma gidip şu sıralar Asyalı müşterilerimle çalışmaya başlıyorum. Stüdyomda yalnız vakit geçirmeyi gerçekten çok seviyorum. Öğleden sonraya kadar sıkı çalışıyorum, sonrasında ailemle evde ve dışarıda vakit geçirebilecek kadar zamanım oluyor.
Modern ve dinamik görünen bir stil anlayışı var. Bize evinin tarzından bahseder misin?
Stili nedir diye kendi evimi tanımlamak zor. Kesinlikle bitkilerle dolu, her köşesine aşık olduğum ve bağımlısı olduğum bir alan benim için. Evim bana göre içinde çok renkli şeyler olan beyaz bir kutu. Modern minimal, ya da muhtemelen modern pop bir stilde diyebilirim.
Evinde hangi renk kullanımını daha çok seviyorsun?
Merhaba zor soru! Özel hayatımda da işimde de ayıramıyorum; renklerin hepsini sanırım. Corse isimli kendi tasarımım olan ürünümden ne demek istediğimi anlayabilirsin. Tek katlı, bir çatı katında olan evim, terasımla bütünleşiyor ve dışarıdaki renkler mevsime göre her gün sürekli değişiyor. Renklerle iletişimimi evimin her yerinde bulabileceğiniz bir şekilde kurguladım. Ama hakim rengim, her durumda beyaz.
Evinin duvarlarında kimlerin tabloları var?
Çağdaş resmi gerçekten çok seviyorum ve elbette diğer tasarımcıların veya sanatçıların harika işlerini takdir ediyorum. Duvarlarımda birkaç Thomas Trum, The Wrong Shop’tan sınırlı sayıda birkaç Ronan Bouroullec, Edition Copenhaghen’dan birkaç Jamye Hayon imzalı tablolarım var.
F&P Studio
F&P Studio ise Francesco Favaretto’nun markası. Onun için atölyesinde olmak bir iş rutini demek. Kendini sadece bir tasarımcıdan öte endüstriyel bir tasarımcı olarak tanımlıyor.
Tasarım stüdyonda nasıl bir çalışma rutinin var?
Sabah 06.00 civarında işe başlıyorum. Stüdyomda yalnız vakit geçirmeyi, günün ikinci kahvesini içmeyi ve iş gününü planlamayı seviyorum. Ekibim 08.30’da geliyor ve beyin fırtınası ile güne başlıyoruz. 09.30 gibi birlikte kahve içiyor ve öğle yemeğine kadar çalışıyoruz. Öğleden sonra 14.30’dan 18.30’a kadar çalışmaya yeniden başlıyoruz, bazen bir toplantı sıkıştırıyoruz araya.
Stüdyoda çalışmanın en sevdiğin yanı ne?
Tepeden tırnağa işimi tüm detaylarıyla seviyorum. İşimin en sevdiğim yanı ise prototip oluşturmaya başladığımız an.
F&P Studio’da hangi hizmetler var?
Biz tarihi bir tasarım stüdyosu firmasıyız, bugün genç tasarımcı tarafından akıllı ve esnek bir ekiple yönetiliyor, ancak babamın bana öğrettiği gibi, beş yıl önce aynı becerilere sahip. Tasarım anlayışımız eskizden prototipe, danışmanlık, strateji ve sanat yönetimine kadar A’dan Z’ye. 1973’ten beri bu şekilde çalışıyoruz. Müşterilerimizle iletişimimiz ve çalışmalarımız konusunda ise mütevazı olduğumuzu düşünüyorum.
Şu anda hangi projeler üzerinde çalışıyorsun?
Aslında 60 yeni projede daha çalışıyoruz. Haworth, Casala, Sunon, Guialmi, Bernhardt Design, Infinitidesign, Truedesign, Vistosi, Lightspace, Luxy gibi dünya çapındaki markalar için ameliyat masasından kitaplığa, kanepelere, koltuklara, farklı malzemelerden sandalyelere plastik, ahşap, metal, masalar, havaalanı bankosu ürünlerinden Nurus, Debereen, Loxdesign gibi Türk markalarına kadar çalışıyoruz.
1973 yılında Francesco FAVARETTO’nun babası Mimar Paolo FAVARETTO tarafından kurulan F&P Studio, oldukça yoğun çalışıyor. Francesco FAVARETTO, kendi tasarımlarını eleştirmeyi çok seviyor.
Tasarım üzerine sohbet…
Tasarım yolculuğu nasıl başladı?
1973’te stüdyoyu (o zamanlar Studio Favaretto) kuran babam Paolo Favaretto ile başlayan bir kariyer hikayem var. Babam benim için, ABD, Kanada gibi uzak ülkelerle çalışmaya başlamanın öncülerinden biridir. Bence ben sadece onun DNA’sını aldım ve tasarım alanındaki ilk çıkışımdan beri bunu yapmaktan hiç vazgeçmedim. Ve şimdi yılda 200 gün seyahat ediyorum.
Bir tasarım üzerine çalışmaya başlamanın hangi evreleri var?
Her tasarım yolculuğu birbirinden farklı. Her seferinde yeni ve farklı bir enerjim oluyor ve her seferinde bu benim için yeni bir meydan okuma gibi. Stüdyom gerçekten üretken bir stüdyo. Ekibim ve ben ise çok çalışıyoruz. Bu yıl ve önümüzdeki yıl, sandalyeler, koltuklar, kanepe gibi 65’den fazla yeni ürün koleksiyonu tanıtacağız. Samimiyetle söyleyebilirm ki her ürünün farklı bir hikayesi, farklı mizahi durumu yani zihni var. Ama tasarım anlayışımız her zaman aynı. Müşterinin iznini aldıktan sonra, birlikte bir beyin fırtınası yapıyoruz, çizim, modelleme, maket ve tek seferde son prototipine kadar tamamlıyoruz.
Çarpıcı renklerdeki bu tasarımların tanımı nedir?
Hangi renkler benim için anlam ifade etmiyor ki! Sanat lisesinin ardından üniversitede endüstriyel tasarım eğitimi aldım. Annem iç mimar, babam ise mimar. Renkler hem benim hayatımın içinde varolmuş ve ailemden bana geçmiş adeta. İlkokuldan beri, babamın atölyesinde geçen saatleri ayrıca annemle birlikte yaptığım resim ve boyamaları hatırlıyorum. Başlangıçta elle başlamış daha sonra bilgisayar başında programlarla devam etmiştim. Yani analogtan dijitale renkler benim bir parçam.
Tasarımların her birinde ortak bir detay ya da özel bir dokunuş var mı?
Dürüst olmak gerekirse hayır. Her yeni üründe her zaman farklı bir şey bulmaya çalışıyorum. Bir şeyleri kopyalamayı sevmiyorum, kendimi ise daha az kopyalıyorum.
Bir ilham kaynağın var mı?
Hiçbir şey ve her şey aslında. Tasarımcılar olarak, etrafımızdaki detaylardan ilham almak ve bu detaydan bir fikir üretmek konusunda iyi olmalıyız. Şahsen ben her zaman en iyi ürünlerimi bahçıvanlık yaparken ya da dünyayı tasasız gezerken düşünür ve tasarlarım. Dünyanın her yerine seyahat ederken uçakta çok fazla zaman geçiriyorum ve çok farklı detaylar, ülkeler, kültürler görüyorum. Yaratıcı fikrimin bu farklı köklerin eridiği potadan geçip geldiğini görme imkanım olduğu için şanslıyım.
2022 trendlerinden bir ipucu istesem, dekorasyon hakkında neler söyleyebilirsin?
Dekorasyonla ilgili en iyi ve güzel şey, her zaman bir işlevi olmak zorunda olan ürünlerden çok daha fazlası olması yani öznel olması. Herkes farklı zevkleri, renkleri ve tasarımları takdir edebilir. Dürüst olmak gerekirse, dekorasyondaki işlevi her zaman tercih ederim. Belki de bu yüzden renkleri seviyorum çünkü dekoratif tadı kucaklayan endüstriyel tarzımla örtüştüğünü düşünüyorum.
Hazırlayan GÖKÇE KARAMAN ÖNEMCİ