Nesilden nesile üretimin hikayesi
Tüketimin tüm hızıyla devam ettiği son yıllarda zanaatın, sürdürülebilirliğin ve nesilden nesile bir kullanımın peşine düşüyoruz. Usta’74, üç kuşaktır sürdürdüğü mobilya tasarımı geçmişiyle samimi ve yüksek kalite ürünler tasarlayan tam da böyle bir marka. Ömürlük mobilyalar tercih etmenin mümkün olduğunu ve tasarımın hangi ruhla yapıldığında mutluluk kaynağı olduğunu anlatıyor bize.
Usta’74’ün adıyla bütünleşen bir ustalık hikayesi var. 1974 yılında başlayan hikayenizden bahseder misiniz?
Tabi ki. Dedemiz Hamza Torun, bu serüvene İstanbul Balat’da, yakın çevresine yaptığı eskinin tabiriyle tel dolap ve sandık tamirleriyle başlıyor. Daha sonra elinde ahşap sandık çantasıyla Zeytinburnu ve Bakırköy taraflarında, zamanında ahşap kargir yapıların çatı tamirleri yapıyor ve ahşaba olan ilgisi artmaya başlıyor. 1974 yılında ilk markası olan Anadolu Mobilya’yı yani ilk atölyesini bugün Koşuyolu’ndaki halen showroom ofis olarak kullandığımız alana açıyor.
Ahşabın yolculuğuna üç kuşaktır yön veriyorsunuz. Dedenizden babanıza ve sonra size geçen bir zanaat nasıl bir emeğin ürünü?
Dedem yani Hamza Usta, kendini geliştirmeye açık bir insandı. Hiçbir yardım ve eğitim almadan, kendisini Koşuyolu’nda ispatladıktan sonra 1984 yılında ustalık belgesini alıyor ve işe daha profesyonelce devam etmeye başlıyor. Babam ise 1986 yılında yavaş yavaş ustalığının da verdiği yetkinlikle birlikte mevcut konumlarının yetersiz geldiğini söylüyor daha geniş bir alana ihtiyaç duymasıyla birlikte 1990 yılında üretimi Hasanpaşa’daki adrese taşıyor. Bugün hem ofis hem mağaza olarak kullandığımız alanımızı 1994 yılında etrafındaki insanların “yahu bu nasıl ofis, tavanlar beton, duvarlar taş, dış cephen paslı demir, aydınlatmaların bir garip…’’ tarzı cümlelerine aldırış etmeden ilk ve tek mağazamızın temellerini atıyorlar. Sıra bana geldiği zaman, ilk iç mimarlık deneyimime 2008-2009 yıllarında stajyer olarak 2009-2011yılları arasında da To Studio bünyesinde Tanju Özelgin’in deneyimlerinden faydalanarak başladım. Devamında 2012-2014 yıllarında ID-İstanbul Mimarlık’ta çalıştıktan sonra 2015 yılında üçüncü kuşak olarak bayrağı devraldım. 48 yıllık bu serüvende köklü mobilya firmasına iç mimarlık ruhunu katarak devam ediyorum.
Çevre dostu, estetik, kullanışlı ve uzun ömürlü… Ahşabın nesilden nesile aktarımında tasarımlarınız nasıl rol oynuyor?
İlk olarak zaten doğanın içinden aldığımız materyalleri kullanıyoruz, yani masifin kendisini. Meşe, ceviz, kayın bunların her birinin bir ömrü ve sağlamlığı var. İşte bu sağlamlığa adanmış bu 48 yıl, yani sorunuzun cevabı nesilden nesile bir geçişi sağlamış durumda. Bugün dedemin yapmış olduğu mutfak projesinin devamında o mutfak sahibinin de oğluna, kızına veya bir akrabasına kesin dokunmuş oluyoruz. Bunu da diğer nesil yapıyor. Yani babam ve ben. Bu açıdan baktığımızda tasarımlarımızın sürdürülebilir oluşunu bizzat test edip kullanıcı yorumlarıyla onaylamış oluyoruz. Bizim gibi tasarımlarımız da nesilden nesile kullanılmaya devam ediyor.
Usta’74’ün kendine has stilini sizden dinlemek istesek, bize nasıl tanımlarsınız?
Bugüne kadar ağırlıklı olarak retro ve nostalji tasarımlar üreterek ilerlemiş olsak da 2020 yılı itibariyle bu çizgimize müşterilerimizden gelen beklentiler doğrultusunda biraz daha modern, İskandinav ve Nordik tasarımlar da ekledik.
Seri üretimin artık tercih edilmediği, daha butik daha birebir iletişim odaklı bir dekorasyon alışverişinin ön planda olduğu son yıllarda Usta’74’ün kıymetinin daha anlaşılır bir sürece girdiğinden söz edebilir miyiz?
Şu anda öyle bir zaman dilimindeyiz ki butik kavramını tamamen yitirmiş bir anlayış, çabuk tüketim, hızlı kullan- at tarzını benimseyen bir toplum olma özelliğine doğru bir talep var. Biz bu noktada benimsemiş olduğumuz çizgimizi hiçbir şekilde bozmadan müşterilerimizle olan iletişimimizi hep samimiyetle kurduk ve kurmaya devam ediyoruz.
2014 yılından bu yana mobilya tasarımının yanında artık iç mimarlık hizmeti de veriyorsunuz. Yaşam alanlarında bir mobilya alırken çok önemli bir destek bu. Bu iki alan nasıl birlikte yürüyor? İç mimarlık hizmeti kısmında neler yapılıyor?
Süreç içinde ihtiyaçlar beliriyor, mesela bazı zaman dilimlerinde müşteri ile karşılıklı tatlı anlaşmazlıklar oluşabiliyordu. Biz iç mimarları mobilya sektöründeki insanlardan ayıran en büyük özellik fikirdir. Ben fikirlerimle farkımı koymalıyım ki o mobilyanın konumu rengi kumaşı doğru tercihler ile mekânda yerini bulabilsin. Bana mobilyayı başlı başına üretmek, sadece o mobilyayı salonun bir kenarına yerleştirmek doğru gelmiyordu. Bunun neticesinde 2 boyutlu çalışılan planlamalarda artık yavaş yavaş kanepe yanına bir teklinin, altına mavi renk bir halının, kanepe arkasına gelen duvara farklı bir renk boyanın boyanması gibi fikirler ihtiyaç doğurdu ve markaya bu hizmeti yani iç mimarlık kalemini oturtmaya başladık. Artık bir mobilya firması değil aynı zamanda fikir de üreten bir iç mimarlık firmasına dönüşmeye başladık.
Kadıköy’deki mağazanız doğrudan ürünleri inceleyebildiğimiz, malzemeler hakkında samimiyetle bilgi alabildiğimiz bir yer var. Sürdürülebilir bir çevre için evladiyelik mobilyalara 1970’li yılların samimiyetiyle ulaşabildiğimizi söyleyebilir miyiz?
Kesinlikle, zaten hala bu referansların devamı ile iyi ilişkiler içinde olmamız bunu kanıtlar nitelikte. Bugün 20 sene önce yaptığımız bir kanepe için kumaş değişimine gelen yüzlerce müşterimiz oldu, yemek takımının cilasını tekrardan yaptırıp bir 20 yıl daha kullanırım diyen yine yüzlerce müşterimiz oldu. Her gün artıyor.
Koltuk, berjer, konsol, sandalye, yemek masası, aydınlatma, sehpa… Ürün gamınızda bunlardan farklı neler var? Bu ürünlere yakın zamanda farklı eklemeler olacak mı?
Biz sadece özel olarak ürün üretmiyoruz, aynı zamanda proje bazında komple villa, ev, kafe, sosyal alan ve ofis gibi proje işleri de yapıyoruz. Bu yapılan işlerde o kadar çok ürünlerimiz doğdu ki bugün son projemiz olan Sapanca evinde kullandığımız birçok ürün bu projenin eseri. Mesela Akasya kanepemizin tasarımı yine bu tarz bir projeden çıkan ürünlerden biri. Şu anda yaklaşık 150’ye yakın ürünümüz olmakla beraber, yeni açmış olduğumuz e-store web adresimizde bizleri takipte kalarak farklı tasarım ve üretim aşamasında olan ürünlere ulaşmak mümkün.
Kullandığınız ağaçların nasıl bir özelliği var? Bu ağaç tasarımların mobilyada kullanımında nasıl kolaylıklar var?
Kullandığımız ağaçların en büyük özelliklerinden biri, kerestelerimizi tamamen kendimizin bulup Anadolu’nun farklı illerinden kendi imkanlarımızla gerekli izinleri kullanarak kökten çıkarıp kesimhanesine, oradan fırınlanmasına, oradan acı suyu alınmasına kadar birebir takibimizde olan bir süreç geliştirmiş olmamız. Çoğunlukta kullandığımız meşe, ceviz, kayın gibi ağaçlarımızın tamamı %100 yerli ve %100 Anadolu’dan getirdiğimiz masifler. Ağaç doğal bir malzemedir yaşar ve nefes alır. Masifi mobilyaya çevirdiğiniz zaman bu doğallık ve yaşam mekanlarınızda devam eder. İşte bunu tasarımların özüne de yansıtarak ahşabın ruhuna uygun halde tasarımları mobilyalarımızda kullanıyoruz. Buna örnek olarak MDF grubu bir üründen gardırop için kapak çeşidi sayılıdır hatta yok denecek kadar azdır mesela. Fakat bu işlemi masif ile birleştirdiğimiz zaman ortaya çokça alternatifli kapak seçenekleri çıkar. Bu da masifin tasarımlarda kullanımındaki kolaylarından bir tanesidir.